TERKE DAYALI BOŞANMA

 

İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………………………………. i

ÖZET…………………………………………………………………………………………………………… ii

GİRİŞ…………………………………………………………………………………………………………… 1

  1. BÖLÜM

TERKE DAYALI BOŞANMA

1.1. Terk Kavramı………………………………………………………………………………………. 2

1.2. Terke Dayalı Boşanmanın Maddi ve Usul Hukuku Açısından Şartları………… 2

1.2.1. Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlüklerin Yerine Getirilmemesi…………. 3

1.2.2. Haklı Bir Sebep Olmadan Ortak Konuta Dönmemek………………………….. 4

1.2.3. Terkin En Az Altı Ay Sürmesi…………………………………………………………. 4

1.2.4. İhtarın Amacı ve Kapsamı………………………………………………………………. 7

1.2.5. İhtarın Geçerlilik Şartları………………………………………………………………… 8

1.2.6. İhtar Kararının Tebliği……………………………………………………………………. 8

1.2.7. İhtar Kararındaki Zorunlu Unsurlar………………………………………………….. 9

1.2.8. İhtar Talebinde Görevli ve Yetkili Mahkeme…………………………………….. 9

  1. BÖLÜM

TERKE DAYALI BOŞANMA DAVASININ SONUCU

2.1. Terke Dayalı Boşanma Davasının Kabulü……………………………………………… 11

2.2. Terke Dayalı Boşanma Davasının Reddi……………………………………………….. 11

2.3. Terke Dayalı Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat……………….. 11

2.4. Terk Dayalı Boşanma Davasındaki Usul Kuralları………………………………….. 13

2.5. İhtar Kararının İncelenip İncelenmeyeceğinin Gerekip Gerekmeyeceği

Sorunu…………………………………………………………………………………………………….. 13

SONUÇ………………………………………………………………………………………………………. 15

KAYNAKÇA………………………………………………………………………………………………. 16

ÖZET

Türkiye’deki boşanma oranları dünyanın birçok ülkesine kıyasla düşük seviye de iken, yıllar geçtikçe ülkemizde de boşanma oranlarının hızlı bir şekilde arttığını görmekteyiz. Bu artış temel nedenleri olarak gelişen şehir hayatı ile birlikte köylerde meydana gelen göç, internet ortamındaki sosyal ağlar ve her türlü ulaşım imkanlarındaki gelişme olarak bazılarını sıralayabiliriz. Özel boşanma sebeplerinden biri de konumuz olan terke dayalı boşanmadır.

Terk, evliliğin taraflarından birinin evlilik birliğinin yüklediği ödevleri kasti olarak yerine getirmekten kaçınması ve evlilik birliğini sonlandırmak amacıyla, devamlı olarak ayrı yaşama amacı gütmesidir 743 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “Terke Dayalı Boşanmada” süreler konusunda değişikliğe gidilmiştir. Ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 164. Maddesinde 31/03/2011 tarihinde yapılan değişiklik ile hâkim ile birlikte noterler tarafında da ihtar çekilebileceğini ilişkin yapılan değişiklik ve bu değişiklik ile birlikte yine 2011 yılında yayınlanan “Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler Tarafından Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile uygulamada meydana gelen değişiklikler bu çalışma kapsamında incelenmeye çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Terk, İhtar, Noter, Evlilik, Boşanma.

GİRİŞ

TMK’nın düzenlemiş olduğu boşanma sebepleri arasında uygulamada en yaygın olan evlilik birliğinin sarsılması suretiyle boşanma sebebini terke dayalı boşanma sebebi takip etmektedir.

Birinci bölümde “Boşanma” ile ilgili genel bilgiler verilecek. İkinci bölümde “Terke Dayalı Boşanmanın” maddi ve usul hukuku açısından şartları irdelenecek, Üçüncü bölümde ise “Terke Dayalı Boşanmanın Sonuçları” üzerinde durulacaktır.

743 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “Terke Dayalı Boşanmada” süreler konusunda değişikliğe gidilmiştir. Ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 164. Maddesinde 31/03/2011 tarihinde yapılan değişiklik ile hâkim ile birlikte noterler tarafında da ihtar çekilebileceğini ilişkin yapılan değişiklik ve bu değişiklik ile birlikte yine 2011 yılında yayınlanan “Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler Tarafından Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” ile uygulamada meydana gelen değişiklikler bu çalışma kapsamında incelenmeye çalışılmıştır.

1. BÖLÜM
TERKE DAYALI BOŞANMA
1.1. Terk Kavramı

Evlilik karşı cinslerin yaşamları boyunca birlikte yaşamak amacıyla kurdukları birlikteliktir. Hayattan beklenen hedeflere ulaşma yolunda sevinç ve sıkıntılarda evlilik birliği içinde gerçekleşmektedir. Evlilik birliği eşlere mutluluk yerine, üzüntü ve keder vermeye başlamış, birliktelikteki amaç anlamını kaybetmişse, evlilikten beklenen fayda sağlanamayacağından, evliliği sonlandırmak düşünülebilir[1].

Terk, evliliğin taraflarından birinin evlilik birliğinin yüklediği ödevleri kasti olarak yerine getirmekten kaçınması ve evlilik birliğini sonlandırmak amacıyla, devamlı olarak ayrı yaşama amacı gütmesidir[2].

743 sayılı TMK ile 4721 sayılı TMK’nın arasında “Terke Dayalı Boşanmada” iki değişiklik göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, madde gerekçesinde[3] de belirtildiği üzere 743 sayılı Kanunda üç ay olan terk süresi altı aya çıkartılmış, bunun amacının da ortak konuttan ayrılan eşin tekrar dönme ihtimali düşünülmüş, önemsiz sebeplerle ortak konutu terk eden eşin davranışının telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmasını engellemek için düşünme süresi uzatılmıştır. TMK’nın Kaynak Kanunu olan İMK’nunda bu süre 2 yıl olarak belirlenmiştir. İkinci önemli değişiklik ise, ihtardan sonra açılacak dava süresinin bir aydan iki aya çıkartılmış olmasıdır.

1.2. Terke Dayalı Boşanmanın Maddi ve Usul Hukuku Açısından Şartları

TMK, terkin tanımına yer vermemiş, ancak koşullarını saymıştır.

Kanunumuzda sayılan bu koşulları maddi hukuk açısından ve usul hukuku açısından ayrı ayrı ifade etmek gerekir.

Terkin maddi hukuk açısından koşullarını;

  • Evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi
  • Haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemek
  • Terkin en az altı ay sürmesi

olmak üzere üç bölümde inceleyeceğiz.

Terkin usul hukuku açısından koşullarını ise;

  • İhtarın amacı ve kapsamı
  • İhtarın geçerlilik Şartları
  • İhtar kararının tebliği
  • İhtar kararındaki zorunlu unsurlar
  • İhtar talebinde görevli ve yetkili mahkeme

olmak üzere beş bölümde inceleyeceğiz.

1.2.1. Evlilik Birliğinden Doğan Yükümlüklerin Yerine Getirilmemesi

Eşler resmi olarak evlenmelerinin gerçekleşmesinden sonra, bir takım hakların ve yükümlülüklerin muhatabı olmaktadırlar. Terke dayalı boşanmanın şartlarından biri de evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesidir. TMK’nın 185. Maddesinden başlayarak eşlerin bu yükümlülüklerini saymıştır.

  • Eşler aile birliğinin mutluluğunu birlikte sağlamakla yükümlüdürler (TMK.185/II).
  • Eşler çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine birlikte özen göstermekle yükümlüdürler (TMK.185/II).
  • Eşler birlikte yaşamakla yükümlüdürler (TMK.185/III).
  • Eşler birbirlerine sadık olmak zorundadırlar (TMK.185/III).
  • Eşler birbirlerine yardımcı olmak zorundadırlar (TMK.185/III).
  • Eşler oturacakları konutu birlikte seçmek zorundadırlar (TMK.186/I).
  • Eşler evlilik birliğini birlikte yönetirler (TMK.186/II).
  • Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılmak zorundadırlar (TMK.186/III).
  • Kadının kocasının soyadı önünde önceki soyadını kullanma hakkı vardır (TMK.187).
  • Eşlerden her biri ortak yaşamın devamı süresince, ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder.

Eşlerin birbirlerine olan yükümlülükleri tek tek sayılmıştır. Yalnız bunlardan başka bir de ailenin ekonomik, sosyal ve kültürel bakımından ortaya çıkan farklılıkları düşünüldüğünde, kanun koyucunun saydığı bu yükümlülüklerin yetersiz kaldığını görmekteyiz. Hâkim her ailenin durumunu değerlendirerek, takdir hakkını aşmadan eşlere yüklenmesi gereken görevleri tespit edebilmelidir[4].

1.2.2. Haklı Bir Sebep Olmadan Ortak Konuta Dönmemek

Eşlerden birinin ortak konuttan ayrılmasının, terk sebebiyle boşanma davasının konusu olabilmesi için ortak yaşamdan ayrılmanın hukuka aykırı olması ve evlilik birliğini sonlandırma iradesi ile olması gerekmektedir[5].

Ortak hayata son vermek amacıyla haklı olarak aile konutunu terk eden eş tarafından haksızlık koşulu gerçekleştirilmiş olmaz. Hukuka aykırı olmayan terk boşanma davasına sebebiyet vermez[6].

1.2.3. Terkin En Az Altı Ay Sürmesi

Eşlerin evliliği sonlandırmak amacıyla aile konutunu terk etmesi ve geçerli bir sebebi bulunmadan ortak konuta dönmemesi durumunda terk edilen eş hemen boşanma davası açamaz[7]. Terk edilen eş ancak kanunda belirtilen altı aylık sürenin geçmesinden sonra dava açabilir[8]. Altı aylık sürenin kesintisiz olması gerekmektedir. Ayrılık süresinin kesilmesi için eşlerin yeniden aile konutuna dönmeleri ve yaşamlarını sürdürmeleri gerekir.

Aile konutuna dönme kastı olmadan evi ziyaret etmek veya çocukları görmek için kısa süreli uğramalar kesilmeye neden olmaz[9].

Eş aile konutunu terk ettikten sonra altı ay dolmadan tekrar dönerse artık terke dayalı boşanma davası açılması mümkün değildir. Eş evi tekrar terk ederse altı aylık süre yeniden işlemeye başlar. Ancak aile konutunu terk eden eş sık sık bu şekilde evi terk ederse, bu davranış TMK’nın 2/II’deki hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur ve diğer eşe terke dayalı boşanma davası açma hakkı verir[10].

743 sayılı Türk Medeni Kanununda süreler TMK ile iki katına çıkarılmıştır. Değişen kanunla birlikte süreler konusunda yapılan ilk değişiklik, evin terk edilmesi durumunda eş-dost ve yakın akrabaların araya girerek eşleri barıştırmaya çalıştırmaları ve eşlerin davranışlarının sonuçlarını daha iyi düşünmelerini sağlamak için eski kanundaki 3 aylık süre 6 aya çıkartılarak aile birliğinin korunması amaçlanmıştır[11].

Medeni Kanunumuzda belirtilen süreler, mehaz İMK’da uzun tutulmuştu. Bu durum bazı yazarlar tarafından eleştirildi[12]. TMK’da bu sürelerin İMK’da daha kısa tutulması bu konuda daha farklı bir çözüm yolun bulunarak evlilik birliğinin bu kadar basit bir şekilde sonlandırılmasını engellenmelidir. Taraflardan birinin ihtar çekmesinden sonra evlilik birliğini sonlandırmanın sonuçlarını eşlere anlatılması için zorunlu olarak bir aile danışmanı atanmalı, belli aralıklarda eşlerle görüşmeli ve bu görüşmelere ilişkin raporunu mahkemeye sunmalıdır.

Terkten itibaren 4 aylık süre geçtikten sonra mahkeme kanalı ile veya noter kanalı ile eşe 2 ay içinde ortak konuta dönmesi için ihtar tebliğ edildikten sonra eğer eş 2 ay içinde ortak konuta dönmezse terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Süreler kanunda ay olarak tespit edilmiştir. Bu sürelerin başlangıç ve bitiş zamanlarını TMK’nın 5. Maddesinde “Bu Kanun ve BK’nun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır.” Hükmü vardır. Yapılan atıf gereğince BK’nun[13] da ki aya ilişkin hükümler uygulanır[14].

Buna ilişkin bir Yargıtay kararında “TMK’nın 5. Maddesi gereğince BK’nun genel hükümleri medeni hukukta da uygulanır. Bu sebeple gün ile tayin edilen süreler, tebliğ günü sayılmayarak sürenin son günü mesai saatinin sona erdiği anda biter. Ay ile gösterilen süreler ise, tebliğ günü ayın kaçıncı günü ise, gelecek ayın buna tekabül eden günü iş saatinin bitiminde sona erer[15].”

Örneğin; 1 Mart 2013 tarihinde terk olayı gerçekleşen terk olayında, terk tarihinden itibaren 4 aylık süre 1 Temmuz 2013 tarihi olacaktır. 2 Temmuz 2013 tarihinden itibaren mahkemeye ve Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Yapılmasına İlişkin Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre notere ihtar için başvurulabilecektir. 5 Temmuz 2013 tarihinde mahkemece ve noterce usulüne uygun tebliğ edildiğini varsayarsak, 2 ay sonra 5 Eylül 2013 tarihinden sonra terke dayalı boşanma davası açılabilir.

Eşlerden birinin diğerini affetmesi veya davasından vazgeçmesi durumunda affedilen veya feragat edilen konu ile ilgili terke dayalı boşanma davası açılamaz. Konuya ilişkin Yargıtay bir kararında “……Davacı-davalı koca 24.09.2009 tarihinde terk (TMK md. 164) hukuki sebebine dayalı olarak boşanma davası açmış ve bu davasından 09.12.2009 tarihinde feragat etmiştir. Türk Medeni Kanununun 164. maddesi uyarınca eşe terk ihtarı tebliğ ettirilmesi eşin ihtar talep tarihinden önceki kusurlu davranışlarının affedilip, hoşgörüyle karşılandığına ve bu nedenle yeniden birlikte yaşama isteğine ilişkin bir irade açıklaması niteliğindedir. Affedilen veya hoşgörüyle karşılanan olaylar ise boşanma sebebi olamaz. Davacı-davalı koca, bu şekilde eşinin ihtardan önceki kusurlarını affettiği, ihtar tarihinden sonra da davalı davacı kadından kaynaklanan boşanmaya sebep olabilecek nitelikte yeni bir olayın varlığı kanıtlanamadığına göre davacı-davalı kocanın davasının reddi gerekirken; yazılı şekilde kabulü doğru görülmemiştir[16]” şeklinde hüküm kurulmuştur.

1.2.4. İhtarın Amacı ve Kapsamı

İhtar, fiili olarak dağılan aile birliğindeki eşleri tekrar bir araya getirmek için son çabadır[17]. Eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve eşin haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmemesi durumunda, eğer boşanma davası açmak isteniyorsa son koşul olarak bu durumu kendisine ihtarla bildirilmesi zorunludur. Maddi koşullar oluştuktan sonra son olarak eşe ihtar gönderilir ve iki ay geçtikten sonra dava açılır[18].

Sulh Hukuk Mahkemesine ihtarda bulunmak için başvuru yapıldığında, mahkemenin ihtarın esas ve usul açısından şartların yerine getirilip getirilmediğini inceleme yetkisi olup olmadığına ilişkin doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır[19].

Kaynak kanunu aldığımız İsviçre de mahkemenin esas ve usul yönünden hangi incelemeleri yapacağı net değildir[20].

Yargıtay İBK’na göre[21] hakim kendisine başvurulduğu zaman terkin bütün koşullarının bulunup bulunmadığını araştıramaz. Hakim şekli anlamda uygunluğu belirlediği takdirde, terk eden eşe ihtarda bulunmak zorundadır[22]. Buradaki YİBK’nda, şekli anlamdaki uygunluktan kasıt, dört aylık terk süresinin geçip geçmediği değil, dilekçenin şekli şartlarının yerine getirilip getirilmediğidir.

1.2.5. İhtarın Geçerlilik Şartları

“İhtar bir dava şartıdır ve amacı da son kez terk eden eşe terkin sonucunun hatırlatılması ve düşünme şansı verilmesidir. Usul Hukuku yönünden bakıldığında kanunumuz boşanma davası açılabilmesi için ihtarı bir dava şartı olarak kabul etmiştir”[23].

İhtarın hükme esas alınabilmesi için bir takım şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Mahkemenin inceleme yetkisinin sınırlı olması sebebiyle ihtarın şartlarının yerine getirilmemesinin bir anlamı yokmuş gibi görünsede; ihtardan sonra açılacak olan davanın sonuçları yönünden bu şartların incelenmesi çok önemlidir.

1.2.6. İhtar Kararının Tebliği

İhtar kararının ihtar çekilen eşe Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmesi gerekmektedir. Tebligatın geçersiz olması durumunda ihtar şartı yerine getirilmemiş olur.

Yargıtay bir kararında “ “….. Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler (HMK.md. 27/1). Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını; açıklama ve ispat hakkını içerir (HMK.md. 27/2-a,b). Davacı, dava dilekçesinde ortak konutu terkettiğini bildirdiği davalı eşinin adresi olarak ….. adresini göstermiştir. Mahkemece, dava dilekçesi bildirilen bu adres yerine, davalının adres kayıt sistemindeki adresi olduğu gerekçesiyle, aynı zamanda davacının yerleşim yeri adresi olan, ……. adresine gönderilmiş; tebligat memurunca, gösterilen adresten muhatabın ayrıldığı ve yeni adresinin tam olarak tespit edilemediği hususu, bilgisine başvurulan ……. adlı kişinin beyanına göre tebligata yazılarak, Tebligat Kanununun 21/2. maddesi uyarınca tebligat yapılmıştır. Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır (TK.md.10). Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Davalının bilinen en son adresi davacı tarafından dava dilekçesinde bildirilen ….. adresidir. Davalıya dava dilekçesinin bu adreste tebliği gerekirken, koşulları oluşmadığı halde TK. md. 21/2 maddesine aykırı, usulsüz olarak yapılan tebligata dayalı olarak davalının yokluğunda yargılamaya devamla karar verilmesi, savunma hakkını da içeren “hukuki dinlenilme hakkı” na aykırılık oluşturan (HMK.md.27) usul hatasıdır. Bu husus nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasını usul ve yasaya aykırı[24]” bulmuştur”.

1.2.7. İhtar Kararındaki Zorunlu Unsurlar

Yönetmelik değişikliğinden önce ihtarlar 27/3/1957 tarih 10/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirlenen ilkelere göre yapılmaktaydı. Bu ilkeleri yukarıda açıklamıştık[25] 2011 yılındaki değişiklik ile bu şartlar artık yönetmelik ile belirlenmiştir.

1.2.8. İhtar Talebinde Görevli ve Yetkili Mahkeme

Terke dayalı boşanma davasında ihtar Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4. Maddesi gereğince Aile Mahkemesi tarafından gönderilirdi[26]. Ancak 12/11/2011 tarihinde 6100 sayılı Kanun ile kabul edilen HMK’nun Çekişmesiz Yargı başlığında bulunan 382. Maddenin a-5. Bendinde düzenlenen “Terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi” görevi, aynı kanunun 383. Maddesine göre Sulh Hukuk Mahkemesinin görevidir. Yeni düzenlemeyle 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK gereğince artık ihtar konusunda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir.

Yine 31/03/2011 tarihinde 6217 sayılı Kanunla yapılan değişikle ihtarın “noter” tarafından da yapılabileceği hükmü getirilerek eşlerin ihtar için Sulh Hukuk Mahkemesinin yanında noter aracılığı ile ihtar çekebilecekleri hükmü getirilmiştir.

TMK’nın 168. Maddesi: “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir” şeklinde düzenlenmiştir. İhtar talebi için kanun koyucu ayrıca bir düzenlemede bulunmamıştır. Bu sebeple dava olmayan bir ihtar için istenilen yer mahkemesi veya noter tarafından ihtarın çekilmesi istenebilir.

İhtar talebinde bulunan eşin boşanma davasını açmayı düşündüğü yerde ihtar talebinde bulunması mahkemenin ve eşler için kolaylık sağlar ki usul ekonomisi açısından da uygun olan budur[27].

2. BÖLÜM
TERKE DAYALI BOŞANMA DAVASININ SONUCU
2.1. Terke Dayalı Boşanma Davasının Kabulü

Aile Mahkemesi tarafından açılan terke dayalı boşanma davasının kabulüne karar verildiğinde mevcut bir hukuki durum olan evlilik birliğinin ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olmaktadır.

Terke dayalı boşanma davasının kabulü durumunda ihtar talebine uymayan eşe yoksulluk nafakası talebinde bulunsa bile kusurlu olduğu için yoksulluk nafakası verilmez[28].

2.2. Terke Dayalı Boşanma Davasının Reddi

Davacı tarafından açılan terke dayalı boşanma davasının mahkemece reddine karar verildiğinde, davacı başka sebeplere dayanarak boşanma davası açmasında herhangi bir yasal engel yoktur. Terke dayalı boşanma davası reddedilen taraf mahkemece verilen karar kesinleştikten sonra şartları oluşmak kaydıyla yeniden terke dayalı boşanma davası açmasında bir engel yoktur.

2.3. Terke Dayalı Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat

TMK’nın 174. Maddesi maddi ve manevi tazminatı şu şekilde düzenlemiştir; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.

Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir”.

Maddi tazminat istemi konusunda çelişkili bir durum yoktur. İhtar çekildikten sonra eğer evlilik boşanma ile sonuçlanır ve maddi zarar ispatlanırsa, tazminata hükmedilir.

Manevi tazminat konusunda ise farklı görüşler vardır. Yargıtay’ın görüşüne göre; ihtar gönderen eşin evlilik birliğini yürütmek istediğini ve artık geçmişte cereyan eden olaylardan dolayı diğer eşi zımmi olarak affettiğini kabul etmiş sayılır. İhtardan önce gerçekleşmiş olaylar boşanma sebebi kabul edilemezler[29].

Davacı eşin birden fazla boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açması mümkündür. Eşin birden fazla boşanma sebebine dayanarak açtığı davada, boşanma sebeplerinin çelişmemesi gerekir. Davalı eşe hem terk sebebine dayanarak dava açtığı eşine ihtar çekerek ortak konuta dönmesini istemek hem de şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açılması durumu bir çelişki meydana getirir[30].

Tam kusurlu eş yararına ise maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Yargıtay bu konuya ilişkin bir kararında “… davacının terke dayalı davası kabul edildiği halde tam kusurlu davalı eş yararına maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğrul değil ise de, bu husus davacı koca tarafından temyiz edilmediğinden aleyhe bozma yasağı gereğince bozma yapılmamıştır[31]” şeklinde değerlendirme yapmıştır[32].

Davacı eşin birden fazla boşanma sebebine dayanarak boşanma davası açması mümkündür. Eşin birden fazla boşanma sebebine dayanarak açtığı davada, boşanma sebeplerinin çelişmemesi gerekir. Davalı eşe hem terk sebebine dayanarak dava açtığı eşine ihtar çekerek ortak konuta dönmesini istemek hemde şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açılması durumu bir çelişki meydana getirir. İhtar çekerek eş önceki yaşanmış olayları affettiğini zımnen kabul etmiş olur[33].

Yargıtay uygulaması[34] ve doktrinin[35] görüşü ihtar gönderildikten sonra önce yaşanmış olayların affedildiği ve bunların manevi tazminatın konusu olamayacağı şeklindedir.

Sırf ihtarın gönderilmesinin af niteliğini taşıma anlamı yüklemek hem eşleri dağılmak üzere olan evlilik birliğini kurtarmak yönünde çekingen davranmaya sebep olur hem de manevi tazminat alacağını ibra edilmesi düşünülmesi hakkaniyete aykırıdır.

2.4. Terk Dayalı Boşanma Davasındaki Usul Kuralları

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun234 ile kurulan Aile Mahkemeleri, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulmuştur. Bu kanunun 7. Maddesine göre “Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medenî Kanununun Aile Hukukuna İlişkin Usul Hükümleri ile HUMKHükümleri uygulanır.” Söz konusu kanunda hüküm bulunmayan hallerde yukarıda yazıldığı gibi 6100 sayılı HMK’nunboşanma hukukuna ilişkin usul hükümleri uygulanır[36].

Aile mahkemeleri, bakmış olduğu boşanma davalarında esasa ilişkin inceleme yapmadan önce evliliğin kurtulması için tarafları dinleyerek, onları sulhe teşvik etmeli, boşanmanın sonuçlarını anlatmalı, bu konuda uzmandan yardım almalıdır[37].

2.5. İhtar Kararının İncelenip İncelenmeyeceğinin Gerekip Gerekmeyeceği Sorunu

Terke dayalı boşanma davası açıldığında ihtar kararı, mahkemeden veya noterden hemen istenmeli ve incelenmelidir.

Terk eden eşe Mirasçılık Belgesi Verilmesi ve Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin Noterler Tarafından Yapılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 7. Maddesine uygun olarak gönderilen ihtar aynı yönetmeliğin 12. Maddesine “Mirasçılık belgesine itiraz edilmesi halinde mirasçılık belgesi veya terke dayalı boşanma davası açılması durumunda ihtarname, ilgili mahkemenin talebi halinde özel dosyasından çıkartılıp mahkemeye doğrudan gönderilir” hükmü gereğince mahkemede tarafından istendiğinde gönderilmek zorundadır.

İhtarı yapan mahkeme yada noterin ihtarın gerekli şartları taşıyıp taşımadığını inceleme hakkı yoktur, talep edilen ihtar kararını yerine getirmek zorundadır[38]. Yapılan ihtar kararının Terk Eden Eşin Ortak Konuta Davet Edilmesi İşlemlerinin düzenlendiği yönetmeliğe uygun olarak düzenlenip düzenlenmediğini mahkeme resen araştırmalıdır ve usulüne uygun olarak yapılmayan ihtar esas alınarak yargılamaya devam edilmemelidir.

SONUÇ

Aile müessesesi eşlerin evlilik kararı ile kurulmaktadır. Aile birliğini sona erdirmek isteyen eşler de kanunlar çerçevesinde yapılmış bir evliliği yine kanuni olarak sona erdirmek için boşanmaya başvururlar. Boşanma, eşlerden birinin yasada öngörülmüş sebeplerden birine dayanarak açtığı dava sonucunda evlilik birliğinin hakim kararı ile sona ermesidir.

743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 4721 sayılı TMK’nın arasında “Terke ayalı Boşanmada” iki değişiklik göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, 743 sayılı Kanunda üç ay olan terk süresi altı aya çıkartılmış, bunun amacının da ortak konuttan ayrılan eşin tekrar dönme ihtimali düşünülmüş, önemsiz sebeplere ortak konutu terk eden eşin davranışının telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurmasını engellemek için düşünme süresi uzatılmıştır. TMK’nın Kaynak Kanunu olan İMK’nunda bu süre 2 yıl olarak belirlenmiştir. İkinci önemli değişiklik ise, ihtardan sonra açılacak dava süresinin bir aydan iki aya çıkartılmış olmasıdır.

743 sayılı Türk Kanunu Medenisindeki süreler TMK ile iki katına çıkarılmıştır. Evin terk edilmesi durumunda eş-dost ve yakın akrabaların araya girerek eşleri barıştırmaya çalıştırmaları ve eşlerin davranışlarının sonuçlarını daha iyi düşünmelerini sağlamak için eski kanundaki 3 aylık süre 6 aya çıkartılarak aile birliğinin korunması amaçlanmıştır.

Kanunumuzda belirtilen süreler, kaynak kanun olan eski İsviçre Kanununda uzun tutulmuştur. TMK’da bu sürelerin kaynak kanun olan İMK’da daha kısa tutulması birçok yazar tarafından desteklenmişse de bu konuda daha farklı bir çözüm yolunun bularak evlilik birliğinin bu kadar basit bir şekilde sonlandırılmasını engellenmelidir. Taraflardan birinin ihtar çekmesinden sonra evlilik birliğini sonlandırmanın sonuçlarını eşlere anlatılması için zorunlu olarak bir aile danışmanı atanmalı, belli aralıklarda eşlerle görüşmeli ve bu görüşmelere ilişkin raporunu mahkemeye sunmalıdır.

KAYNAKÇA

KİTAPLAR

Akıntürk, Turgut ve Derya Ateş Karaman, Aile Hukuku, Beta Yayınevi, İstanbul, 2012.

Akipek, İlhan, Mukayeseli Hukuk Bakımından Boşanma Sebepleri, AÜHFY, Ankara, 1952.

Alangoya, H. Yavuz, Medeni Usul Hukuk Esasları 1, İstanbul, 2000.

Camcı Ömer, Boşanma Tazminatı ve Yoksulluk Nafakası, 2. Baskı, İstanbul, 1988.

Ceylan, Ebru, Türk İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, İstanbul, 2006.

Çandarlı, Zahid ve Berki, Osman Fazıl, Medeni Kanun ve Devletler Hususi Hukukunda Boşanma-Ayrılık ve Buna Müstedair Yargıtay Kararları, Ankara, 1949.

Dural, Mustafa, Öğüz, Tufan ve Gümüş, Alper, Türk Özel Hukuku, Aile Hukuku, Filiz Kitapevi, C 3, İstanbul, 2005.

Egger, August, Medeni Kanun Şerhi, Aile Hukuk, (çev. Çağa, Tahir), Ankara, 1943.

Ergün, Zafer, Boşanma Davaları, 4. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2009.

Feyzioğlu, Feyzi, Aile Hukuku, 3. Baskı, İstanbul, 1986.

Gençcan, Ömer Uğur, Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2010.

Gençcan, Ömer Uğur, Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayınları, Ankara, 2015.

Gürdoğan, Burhan, Boşanma Davalarına İlişkin Usul Hükümleri, AÜHF Ellinci Yıl Armağanı, Boşanma Hukuk Haftası, CII AÜHF Yayınları, No: 407, Ankara 1977).

İnal, Nihat, Örnek Dilekçe ve Kararlarla Açıklamalı Aile Mahkemeleri Davaları, Ankara, 2004.

Kaçak, Nazif, Boşanma, Nafaka, Mal Rejimleri Velayet, Ankara, 2002.

Kandil, Seher, Türk Hukukunda Terk Sebebiyle Boşanma, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2006.

Kılıçoğlu, Ahmet, Türk Medeni Kanunumuzun Aile, Miras, Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Ankara, 2003.

Köprülü, Bülent ve Selim, Kaneti, Aile Hukuku, İstanbul, 1989

Köseoğlu, Bilal ve Kocaoğlu, Köksal, Aile Hukuku ve Uygulaması-Bilimsel Görüşler ve Yargı İçtihatları, TBB Yayınları, Ankara, Ekim, 2009 (Yargı İçtihatları).

Özuğur, Ali İhsan, Boşanma, Ayrılık ve Evlenmenin İptali Davaları, Adalet Kitapevi Ankara, 2008.

Öztan, Bilge, Aile Hukuku, 5. Baskı, Turhan Kitapevi Ankara, 2004.

Petek, Hasan, Terke Dayalı Boşanma Davasında Manevi Tazminat, DEÜHFD, C 12, S 2, 2010.

Ruhi, Ahmet Cemal, Türk Hukukunda Boşanma, Boşanmanın Sonuçları, Ankara, 2004.

Saymen, Ferit ve Halid, Elbir, Türk Medeni Hukuku, CIII, Aile Hukuku. 2. Baskı, İstanbul, 1960.

Tekinay, Selahattin Sulhi, Türk Aile Hukuku, 2. Baskı, İstanbul, 1990.

Tutumlu, Mehmet Akif, Teorik ve Pratik Boşanma Yargılaması Hukuku, C.2,Ankara, 2005 (Yargılama Hukuku).

Tutumlu, Mehmet Akif, Yeni Türk Medeni Kanunun Hükümlerine Göre Evliliğin Butlanı, Boşanma, Ayrılık Sebepleri ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Ankara, 2002 (Boşanma Hukuku).

Tüysüz, A. Vahit, Türk Medeni Hukukunda Boşanma Sebepleri, Boşanma Davası, Boşanmanın Hukuki Sonuçları, AD, Yıl 1979, S 2, Mart-Nisan, 1988.

Yalçınkaya, Namık ve Kaleli, Şakir, Boşanma Hukuku, C: I, Ankara, 1987. (Boşanma Hukuku)

Yalçınkaya, Namık ve Şakir Kaleli, Yeni Boşanma Hukuku, Ankara, 1988 (Yeni, Boşanma Hukuku)

MAKALELER

Karaaslan, Erol ve Karaaslan Varol, Terk Nedeniyle Boşanma, MBD; Yıl. 20, s.76, 2001/1.

Oğan, Mehmet Ali, Boşanma Psikolojisi, ABD, 1974, S 6.

Şener, Esat, Terk Hukuki Sebebine Dayanan Boşanma Davası Üzerinde Düşünceler, TNBHD, S. 37, 1983; (Düşünceler).

Şenol, Şenol, Terk Nedeni İle Boşanma, AD, Yıl 1979, S.3, Mayıs-Haziran, 1988.

İNTERNET KAYNAKLARI

UYAP-işemhttp://digerlb.uyap.gov.tr/ORTAKWeb/app_launcher.jsp?udm Key=1395737060418&dfs=false&jfs=false&isCDC=false&path1=null&path2=null &path3=null&clientIP =10.74 .17.46 &info=UDM_PASIF

http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss723_Madde_Gerekceleri_1.pdf, Erişim Tarihi: 30/03/2013,

[1] Ruhi, Türk Hukukunda Boşanma, Boşanmanın Sonuçları, Ankara, 2004, s. 15-17.

[2] Öztan, s.392.

[3] http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss723_Madde_Gerekceleri_1.pdf, Erişim Tarihi: 30/03/2013,

[4] Ergün, s.56.

[5] Gençcan, s.177.

[6] Feyzioğlu, s.280; Tekinay, s.217; Yalçınkala ve Kaleli, s. 782; Karaaslan, s. 25, Tüysüz, Türk Medeni Hukukunda Boşanma Sebepleri, Boşanma Davası, Boşanmanın Hukuki Sonuçları, AD, Yıl, 1979, S2, Mart-Nisan 1988, s.36; Şenol Şenol, Terk Nedeni İle Boşanma, AD, Yıl, 1979, S3, Mayıs-Haziran, 1988, s.29, Ergün, s.46; Camcı Ömer, Boşanma Tazminatı ve Yoksulluk Nafakası, İstanbul, 1988 s.43, Tutumlu Mehmet Akif, Teorik ve Pratik Boşanma Yargılaması Hukuku, C.2, Ankara, 2005, s.922; Kandil, s.56.

[7] Akıntürk ve Karaman, s.256.

[8] Ceylan, Türk İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, İstanbul, 2006, s.23.

[9] Köseoğlu ve Kocaağa, Aile Hukuku, s.29; Saymen ve Elbir, s.251; Çandarlı ve Berki, Medeni Kanun ve Devletler Hususi Hukukunda Boşanma-Ayrılık ve Buna Müstedair Yargıtay Kararları, Ankara, 1949, s. 69; Akipek, Mukayeseli Hukuk Bakımından Boşanma Sebepleri, Ankara, 1952, s.53.

[10] Dural, Öğüz ve Gümüş, s.112.

[11] Kaçak, s.98, Kılıçoğlu, Türk Medeni Kanunumuzun Aile, Miras, Eşya Hukukuna Getirdiği Yenilikler, Ankara, 2003, s.12.

[12] Egger, s.168.

[13] TBK madde 92/3’e göre Ay olarak veya yıl, yarıyıl ve yılın dörtte biri gibi birden çok ayı içeren bir zaman olarak belirlenmiş süre, sözleşmenin kurulduğu gün ayın kaçıncı günü ise, son ayın bunu karşılayan gününde dolmuş olur. Son ayda bunu karşılayan gün yoksa süre, bu ayın son günü dolmuş sayılır.

[14] Kaçak, s.100.

[15] Yargıtay 2.HD. 11/02/1984 Tarih, 793 E. 1168 K. sayılı ilam için bk. Kaçak, s.100-101.

[16] Yargıtay 2.HD 13/12/2012 T. 2012/10405 E., 2012/30190 K. Sayılı İlamı UYAP Erişimi: 25/03/ 2014 Uyap işemhttp://digerlb.uyap.gov. tr/ORTAKWeb/app_launcher.jsp?udmKey =1395 7370604 8&dfs=false&jfs=false&isCDC=false&path1=null&path2=null&path3=null&clientIP=10.74.17.46& info=UDM_PASIF.

[17] Kaçak, s.102.

[18] Tekinay, s. 221, Özkan Hasan, Asliye Hukuk Davaları ve Tatbikatı, Adalet Yayınevi, Ankara, 1996, s.327, TMK 1971 Ön tasarısında da terk sebebine dayanan boşanma davalarında ihtar davası şartı kaldırılmış ve gerekçe olarak da idari bir işlem sayılması gereken ihtarın yargısal işlem sayılması sonucu gereksiz işlemlerin yapılmak zorunda kalındığı ve davaların uzamaya ve güçleşmeye başladığı ileri sürülmüştür. Bunun için de ihtar şartının kaldırılarak dava açmak için bekleme süresinin altı ay olarak uzatılması düşünülmüştür. Doktrinde ise bir kısım yazarlar (Şenol, s.36; Uyar Talih Yargıtay Kararlarında Terk Nedeniyle Boşanma, MBD, S 71, Ekim 1999, s. 56-57; Uyar Talih, Türk Medeni Kanunu (Gerekçeli-İçtihatlı) Aile Hukuk, C 1, Ankara, 2002, s.502 bu görüşten hareketle ihtarın, kaldırılmasını isabetli görürken; diğer bir kısım yazar da (Gürdoğan, Boşanma Davalarına, İlişkin Usul Hükümleri, AÜHF Ellinci Yıl Armağanı, Boşanma Hukuk Haftası, C II AÜHF, Yayınları, No: 407, Ankara, 1977, s.217) ihtar müessesesinin muhafazasının yerinde olacağını düşünmektedir. Kandil, s.71.

[19] bk. Öztan, s.396 “Kendisinden, terk eden eşin eve dönmesi konusunda ihtarda bulunması talep olunan hakim, terkin şartlarının bulunup bulunmadığını araştırmaz.” Ergün, “Yargıç, ihtar talep edilmesi halinde ihtar için yasanın öngördüğü koşulların oluşup oluşmadığını inceleme yetkisine sahip değildir”. bk. Ergün s.67. Karşı görüş “Hakim, terk sebebiyle boşanma davasında yer alan ihtar konusundaki koşulların şekli anlamda bulunmadığını ihtar dilekçesinde belirlediği takdirde terk eden eşe ihtarda bulunmakla yükümlü değildir. Başka bir anlatımla şekli anlamdaki uygunsuzluk ihtar dilekçesinden duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşılıyorsa ihtar istemi reddedilmelidir.” Gençcan, s.200; Kandil, s.73.

[20] Tekinay, s.221.

[21] Yargıtay 2.HD. 25/03/2009 T., 3035 E. 5525 K. Sayılı Karar için bk., Gençcan, s.200.

[22] Gençcan, s.200.

[23] Kandil, s.74; Alangoya, s.170.

[24] Yargıtay 2.HD.26/02/2013 T. ve 2012/19252 E. 2013/5039 K. Sayılı İlamı, UYAP Erişimi: Uyaphttp://digerlb.uyap.gov.tr/ORTAKWeb/app_launcher.jsp?udmKey=1401019961655&dfs=false&jfs=false&isCDC=false&path1=null&path2=null&path3=null&clientIP=10.74.17.46&info=UDM_PASIF.

[25] bk. Bölüm 2-III-A-1 s. 62.

[26] Yargıtay kararına katılmayan üye gerekçesinde “……..bilindiği üzere aile mahkemesi kurulmayan yerlerde aile hukukundan doğan davalara aile mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemesinin bakması gerektiği Dairenin yerleşik uygulamasıdır. Görevli olmayan mahkeme tarafından gönderilen ihtar kararının hukuksal bir sonuç doğurması mümkün değildir. Aksi düşünce örneğin sulh ceza mahkemesinden gönderilen ihtar kararına bile sonuç bağlama zorunluluğunu doğurur ki bu görüşe katılma olanağımız bulunmamaktadır” şeklinde değerlendirme yapmıştır. Yargıtay 2.HD. 25/03/2009 T. 2008/3035 E.2009/5525 K. Sayılı İlamı, UYAP Erişimi: 10/11/2014 Uyap-emhttp://diger lb.uyap . gov.tr/ORTAKWeb /app_launcher .jsp? udmKey=1395737060418&dfs=alse &jfs= false&isCDC= false&path1=null&path2=null&path3=null&clientIP=10.74.17.46&info=UDM_ PASIF.

[27] Kandil, s.96-97, Ruhi, s.34; Arsebük Esat, Medeni Hukuk II Aile Hukuk Kısım I, Seri II, S18, Ankara, 1949, s.743.

[28] Davacı kocanın terke dayalı davası kabul edilmiştir. Davalı kadın ihtar kararı tebliğine rağmen haklı bir nedenle ortak konuta dönmediğini kanıtlayamadığından tamamen kusurlu olup, kusurlu taraf yararına yoksulluk nafakası takdiri isabetsizdir. Davalının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır”. Yargıtay 2.HD. 14/02/2011 T. 2011/1025 E. 2011/22074 K. Sayılı İlamı, UYAP Erişimi: Uyap- emhttp://digerlb.uyap.gov.tr/ ORTAKWeb /app_launcher.jsp? udmKey=1395737060418&dfs= alse&jfs=false&isCDC=false &path1=null&path2 =null& path3 = null& clientIP =10.74.17.46&info=UDM_PASIF.

[29] Petek, s.60; Köprülü ve Kaneti, s. 164; Yalçınkaya ve Kaleli, Boşanma Hukuku, s. 881.

[30] Petek, s.60; Tekinay, s.248-249; Köprülü ve Kaneti, s.165; Camcı, s.42; Yalçınkaya ve  Kaleli, Boşanma Hukuku, s.882-1510.

[31] 227Yargıtay 2.HD. 24/01/2011 T. 2009/21778 E. 2011/612 K. Sayılı İlamı; UYAP Erişimi: 12/11/2014 Uyap- emhttp://digerlb.uyap.gov.tr/ ORTAKWeb /app_launcher .jsp? udmKey=1395 737060418&dfs= alse&jfs=false&isCDC=false &path1=null&path2 =null& path3 = null& clientIP =10.74.17.46&info=UDM_PASIF.

[32] Yargıtay benzer nitelikte bir başka kararında “……..Dava terk hukuki nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Davacı koca davalı kadına ihtar çekerek ihtar Tarihine kadar olan kusurlarını affetmiştir. Boşanmanın eki niteliğinde olan ve Türk Medeni Kanununun 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kusursuz yada azda olsa kusurlu bulunması gerekir. Dava terke dayalı olup çekilen ihtarla davalı kadının kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır” şeklinde karar vermiştir. Yargıtay 2.HD. 19/04/2007 T. 2006/17990 E. 2007/6653 K.Sayılı İlamı, UYAP Erişim: Uyap- emhttp://digerlb.uyap.gov.tr/ ORTAKWeb /app_launcher .jsp? udmKey=1395737060418&dfs= alse&jfs=false&isCDC=false&path1=null& path2 =null& path3 = null& clientIP =10.74.17.46&info=UDM_PASIF.

[33] Petek, s.60; Tekinay, s.248-249; Köprülü ve Kaneti, s.165; Camcı, s.42; Yalçınkaya ve Kaleli, Boşanma Hukuku, s.882-1510.

[34] “Dava terk hukuki nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Davacı koca davalı kadına ihtar çekerek ihtar Tarihine kadar olan kusurlarını affetmiştir. Boşanmanın eki niteliğinde olan ve Türk Medeni Kanununun 174. maddesine dayalı maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kusursuz yada azda olsa kusurlu bulunması gerekir. Dava terke dayalı olup çekilen ihtarla davalı kadının kusurunun bulunmadığı anlaşıldığından davacının maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır”. Yargıtay 2.HD. 19/04/2007 T. 2006/17990 E. 2007/6653 K. Sayılı İlamı, UYAP Erişimi: 25/03/2014 Uyap- emhttp ://digerlb .uyap.gov.tr/ ORTAKWeb /app_launcher .jsp? udmKey=1395737060418&dfs= alse&jfs=false&is CDC=false &path1=null&path2 =null& path3 = null& clientIP =10.74.17.46&info=UDM_PASIF.

[35] Şener, Boşanma, s.96, Özuğur, s.80-81,

[36] 12/01/2011-27836; Baktır, s.76 vd, Kandil, s.99.

[37] Oğan, Boşanma Psikolojisi, ABD, 1974, S6, s.1127; Kandil, s.99.

[38] İnal, s. 165, Tutumlu, Boşanma Hukuku, s.223-224, Soner Lütfü Fikri, Terk Nedeni İle Boşanma Davası ve Bunda Kesin Hüküm Sorunu, Adalet Dergisi, Yıl 60, S5, 1969, s.289, Kandil, s.93.